Eren Gedik Demirkol

İ𝚣𝚖𝚒𝚛, 92, 𝙶𝚊𝚣𝚎𝚝𝚎𝚌𝚒𝚕𝚒𝚔 𝚖𝚎𝚣𝚞𝚗𝚞, 𝙺𝚒𝚝𝚊𝚙-𝚔𝚎𝚍𝚒-𝚔𝚊𝚑𝚟𝚎 𝚜𝚎𝚟𝚎𝚛 / 𝙼𝚊𝚔𝚛𝚘𝚖𝚎 𝚒𝚕𝚎 𝚞𝚐𝚛𝚊𝚜ı𝚛 @crafthingdesign & 𝚃𝚛𝚎𝚗𝚍𝚢𝚘𝚕: 𝙲𝚛𝚊𝚏𝚝𝚑𝚒𝚗𝚐 ✂️

SOSYAL MEDYA HESAPLARIM
Instagram
Follow Me!
  • ANA SAYFA
  • HAKKIMDA
  • KATEGORİLER
    • NE OKUDUM?
    • NEREYE GİTTİM?
    • SÖYLEŞİ
    • BAKIM VE ÖNERİLER
    • YAZILAR
  • İLETİŞİM
Yazın ve enter tuşuna basın

Be Yourself. Be Happy.

Of the grand order of folio leviathans, the Sperm Whale and the Right Whale are by far the most noteworthy. They are the only whales regularly hunted by man. To the Nantucketer, they present the two extremes of all the known varieties of the whale. As the external difference between them is mainly observable in their heads; and as a head of each is this moment hanging from the Pequod's side.

Stay Positive. Always.

Of the grand order of folio leviathans, the Sperm Whale and the Right Whale are by far the most noteworthy. They are the only whales regularly hunted by man. To the Nantucketer, they present the two extremes of all the known varieties of the whale. As the external difference between them is mainly observable in their heads; and as a head of each is this moment hanging from the Pequod's side.

  • ANA MENÜ
  • HAKKIMDA
  • CRAFTHING
  • YAZILAR
  • BAKIM VE ÖNERİLER
  • NE OKUDUM?
  • NEREYE GİTTİM?
  • SÖYLEŞİ
  • NE DİNLEDİM?
  • İLETİŞİM
İ𝚣𝚖𝚒𝚛, 92, 𝙶𝚊𝚣𝚎𝚝𝚎𝚌𝚒𝚕𝚒𝚔 𝚖𝚎𝚣𝚞𝚗𝚞, 𝙺𝚒𝚝𝚊𝚙-𝚔𝚎𝚍𝚒-𝚔𝚊𝚑𝚟𝚎 𝚜𝚎𝚟𝚎𝚛 / 𝙼𝚊𝚔𝚛𝚘𝚖𝚎 𝚒𝚕𝚎 𝚞𝚐𝚛𝚊𝚜ı𝚛 @crafthingdesign & 𝚃𝚛𝚎𝚗𝚍𝚢𝚘𝚕: 𝙲𝚛𝚊𝚏𝚝𝚑𝚒𝚗𝚐 ✂️
SOSYAL MEDYA HESAPLARIM
Instagram
Follow Me!
  • ANA SAYFA
  • HAKKIMDA
  • CRAFTHING
  • KATEGORİLER
    • YAZILAR
    • NE OKUDUM?
    • SÖYLEŞİ
    • NEREYE GİTTİM?
    • BAKIM VE ÖNERİLER
  • İLETİŞİM
Üniversite anılarım: 5 sene nasıl geçti?
Paylaş
YAZILAR

Üniversite anılarım: 5 sene nasıl geçti?

05/11/2019
-
Tarafından gönderildi egedik
Geçtiğimiz günlerde eğlenceli olabileceğini düşündüğüm bir fikir geldi aklıma. Instagram hikayemde bir anket oluşturdum ve sizlere sordum.
 
Lise anılarım mı, üniversite anılarım mı?
 
Siz, üniversite anılarını tercih ettiniz. Fakat az bir oy farklıyla. Liseyi isteyen ve özellikle özel mesajla bana ulaşan arkadaşlarıma buradan sesleniyorum. Onun da yazısı gelecek. Sadece hangisi önce olsun diye sordum. Evet, Dikey geçiş sınavı hazırlığını saymazsak koca 5 sene. Sığar mı kelimelere, elbette hepsini yazmak mümkün değil. Sadece beni etkileyen bazı anıları paylaşacağım sizinle. Bilenler var bilmeyenler var. Ben anadolu meslek lisesi mezunuyum. Hal böyle olunca sınava gireyim 4 yıllık kazanayım hayalden ibaret. Birkaç arkadaşım dışında sınıfın yarısından fazlası bölümlere yerleşemedi ya da benim gibi 2 yıllık meslek yüksekokullarını tercih etti. 
 
 

EGE MESLEK YÜKSEKOKULU

 
Lise 5 ve 6 olarak kabul ediyorum o dönemi. Kendimi üniversiteli gibi hissedemiyordum yeterince. Hem halimden memnun değildim, hem de sınıf arkadaşlarımdan. Hocalarım desen, bizim photoshop bilgimiz çok daha iyiydi bence. Bir iki tanesi hariç katkıları olmadı. Bazıları paragözdü, bazıları çıkarcı. 
 
 
Arkadaşlarım.. Parmakla sayabileceğim kadar azdı. Sürekli erkek arkadaşlarından konuşan, kendilerini ön plana çıkarmak için türlü entrikalara karışan kız grupları vardı. Bazıları ilkokul çocuğu gibi 4’lü 5’li gezerlerdi. Aralarında kıyamet kopması an meselesi idi. Çünkü hepsi birbirinin arkasından konuşur sonra da canım, tatlım diye Facebook’ta haftasonları gittikleri nargile kafe fotoğraflarının altına yorum yazarladı. 

Erkeklere gelirsek onların durumu daha vahimdi bence. Bazıları asosyal, bazıları bıçkın delikanlı havalarındaydı. Altında arabası olup okula gelen baya popülerdi. Yolda selam vermeyeceğim kişilerle aynı sınıfta olmak “yahu ben ne yaptım da buraya geldim, ben burda olmamalıyım“ sözünü sık sık tekrarlattırdı bana.
 
İlk sene metronun son durağı Bornovaydı.  Derslerimiz çok geç saatlerde biterdi. Otobüse binmek ya da metroya doğru yürümekten başka seçenek yoktu. 
 
Bir hocamız vardı ki adam bizi saat 22:20’ye kadar tutardı. Kendisi arabasına atlar giderdi. Biz ellerimiz buz tutmuş vaziyette arkasından bakardık. 
 
Sözde basım yayın okuyorduk. Basım evinde derslerimiz olurdu. Ama sorun bakalım bu öğrencilere bir kere doğru düzgün o makinaları çalıştırıp, baskı için deneme yaptılar mı? hayır. Tamamen kendi ameleliklerini bize kitleyen yönetim anlayışı. Kızlar saçlarını toplamalı, Allah korusun bir tel silindire takılsa komple gider. Böyle böyle iki yıl geçti. Hadi ben staj yaptığım o küçük basımevinde gördüm her şeyi. Cilt ustası abimden cilt yapmayı öğrendim. Herkes mesleği ile ilgili yerlere mi gitti sanıyorsunuz. Hayır tabi, erkeklerin olduğu ortama kızlar gelemezmişmişmiş. Matbaalarda çok küfürlü konuşma olurmuşmuşmuş. O zaman kız erkek olmasın bölüm. Haremlik selamlık…
 

“HANGİ SİYASİ GÖRÜŞE SAHİPSİNİZ?”

 
Gelelim ikinci baharıma. 
 
1 sene çalışıp, didindikten sonra meslek yüksekokulundan hayalim iletişim fakültesine geçiş yapmak. Sınavdan çıktığımda acaba buranın kapısından bir daha girebilecek miyim diye ağladığımı o kadar net hatırlıyorum ki. Ne okuma aşkıymış arkadaş… 😛
 
Bana yapamazsın diyen herkese inat kulaklarımı kapatıp, inadına test çözdüğüm, matematik hocamı sorularımla darladığım dönemler geride kalmıştı artık. Kendimi yeniden Ege Üniversitesi’nin kollarına bırakmıştım. Her ne kadar kayıt günü sırf dikey geçişliyiz diye isimlerimiz sistemde çıkmasa da…
 
Canım arkadaşım Ömer Faruk Aslantürk ile tanıştığımız, “walking dead” lakaplı danışman hocamınızın odasında “aaaaa sen de mi dikey geçişlisin” diye konuşmamızı unutamıyorum. Sanki ilk defa üniversite görmüş kadar heyecanlı, ürkek ve bilmediği bir bölümün “gazeteciliğin” kapılarına dayanan genç bir kızdım. 
 
Yeni heyecanlar, yeni umutlarla dolu bir dönem başlıyordu. İletişim fakültesi binası yıkıldığı için bizleri edebiyat fakültesinde misafir ediyordu okul yönetimi. Kendimden birkaç yaş küçük sınıf arkadaşlarımla tanıştığımda ise “boş” diyebileceğim bir neslin yansımaları yeniden karşıma çıkmıştı. Tıpkı meslek yüksekokulunda olduğu gibi. Amaçları gazeteciliği öğrenmek değil, sadece puanı tuttuğu için gelip okuyanlar vardı. Hobi olsun diye. İçlerinde bırakanlar da olmadı değil. Bence en doğrusunu yaptılar ne kendilerini ne ailelerini kandırmamış oldular.
 
— 
 
Orada da ikinci öğretimdim. 3 senem dersten derse koşarak geçti. 1,2 ve 3. sınıftan herkesi tanıyordum. Hatta ikinci senemde son sınıf derslerinden de aldığım oldu. Ne kadar da olsa umut vardı insanlarda. Ama bizlere gerçekler acımasızca söyleniyordu.  Memleketlerinize dönün ve oradaki yerel gazetelere başvurun. Şimdi komik geliyor, çocuklar ağlamasın diye şeker, çikolata vermek gibi. Anlık. 
 
—
Ben siyasi olarak böyle sistem karşıtı insanlarla takılmadım. Grubumda samimi, dürüst, inançlı, fesat olmayan, vatanını milletini seven arkadaşlarım vardı. Projeleri, sunumları hep birlikte yapardık. Araştırma ödevlerinde fikir alışverişinde bulunurduk. Benim arkadaşlıklarım on numaraydı on. Ömer Faruk, Ufuk, Kenan, Fatih, Atakan, Ayşenur…  Hepsinden bir şeyler öğrendim. Kendimi en mutsuz en yalnız hissettiğimde bile onlarla dertleştim. Asla unutamam güzel paylaşımlarımızı. Biz birbirimizi itmedik, herkesi kendi huy ve görüşüyle kabul ettik. Yargılamadan, sorgulamadan…
 
İsmini veremeyeğim bir hocam sağolsun beni son sene son dönem baya süründürdü ama kendisi bende bıraktığı tahribin farkında değildi. Yurtdışı hayali kurarken acaba iki dönem daha okulum uzayacak mı diye günlerce düşündürdü. İşte bu herkesin aşk, nefret ilişkisi yaşadığı kadın hocamız bir keresinde sınıfta şu soruyu sordu, hangi siyasi görüşe sahipsiniz?
 
Pardon?
 
Sanırım yanlış geldiniz hocam. Siyaset meydanında sunucu falan değilsin.  Tabi affalladım bu soru karşısında. Ders anlatacağını düşünürken herkesin düşüncelerini merak edeceği tutmuş. Tek tek herkese sormaya başladı görüşünü. Kimi hümanistim, kimi ağacı, çiçeği, böceği savunurum kimi de Atatürkçüyüm dedi.
 
Sanane insanların siyasi kimliğinden…
 
— 
 
Fırat Çakıroğlu olayını hepiniz duymuşsunuzdur. Bir evin bir oğlu MHP’li bir genç yan tarafımızdaki kantinde kasığından bıçaklanıyor ve kan kaybından ölüyor. Bizlerse 1 hafta eğitime araveriyoruz. Okulumuz polis kaynıyor. Çantalarımız girişte aranıyor. Daha önceden alınması gereken güvenlik önlemleri tabi ki ” iş işten geçtikten sonra” alınıyor. Hep SONRADAN SONRADAN…
 
Bu olay beni derinden üzdü ve çok etkiledi o zamanlar. Hala düşününce tuhaf geliyor. İnsanları anlayamıyorum. Ölmesi gerekir miydi?
 
—
 
Sınav soruları gazetecilik bilgisine göre değerlendirilmezdi. Genelde hocalarımız kendi görüşlerine göre not verirlerdi. Mevcut iktidarı gömersen yüksek notlar garantiydi, onun fikirlerine ters şeyler savunursan bütünlemeye kalırdın. İlk zamanlar başıma hep başıma geldi. Yine ismini vermeyeceğim Prof. hocam tek bir soru sordu ve o sorunun içinde Türk siyasal hayatına dair ne varsa istedi. Ben de başladım yazmaya sıralamaya göre. Yahu ne tarih anlatıyosun. Hoca senden eleştiri bekliyor eleştiri. Ben salak tabi güzel geçti diyorum. Maalesef o sınavdan 40’ın altında bir not aldım. Eve gelip babamla konuştuğumda sen de arkadaşların gibi yazsaydın geçerdin dedi. Yahu, siz ki gazetecilik öğrencilerine ders veriyorsunuz. Verdiğiniz derslerde biraz bilgi aktarımı olsun. Kendinizi, eşinizi ya da televizyon ağzıyla konuşmasını gerektirecek ne varki. 
 
—
 
İstisnalar vardı tabi. Mesela, bana hep destek olan, fikirleriyle yön veren, işini layıkıyla severek yapan canım Ayşe hocam, Oğuzhan Kavaklı, Soner Yağlı.. İşte bu isimler bana çok şey katanlar. Diğerleri gibi olmayanlar. Farklılar, her yönden…
 

SKANDAL MEZUNİYET TÖRENİ

 
Haberlere düştüğümüz mezuniyet törenimizde açılan pankartlara mı üzüleyim yoksa bunlara ses çıkarmayan dekanımıza ve hocalarımıza mı. 
 
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201606231023529405-sansur-izmir-hendek-inceleme/
 
Haberin linki burada. Bence yıllın rezilliği niteliğindeydi.
 
Sonra “Rabia” işareti yaptı diye arkadaşımıza tonla laf söylediler. Tabi canım, siz işinize gelen hareketi, sloganı, işareti yapın ama diğerleri yapınca göze batsın.  Biz bir şeyler yapacaklarını günler öncesinden konuşmuştuk arkadaşlarla ama bu kadar ileri gideceklerini tahmin etmemiştik. 
 
—
 
Son senemde çanlar yavaş yavaş çalmaya başlamıştı. Sürekli arkadaşlarla ne yapacağımızı konuşuyorduk. Bazıları ne istediğini ve ne istemediğini netleştirmişti. Bense gelecek kaygısı çekiyordum. Dubai’ye gitme fikri harikaydı fakat oradan dönmeden başlamıştı stresim. Ailemden uzakta kendimi yiyip bitirdiğim günleri hatırlıyorum. Ne yapacağım İzmir’e dönünce? Beni neler bekliyor. Haber yazmaktan, fotoğraf çekmekten, başlık atmaktan çok uzaklaşmıştım bu süreçte. Kendime güvenim de yoktu. Çünkü meslektaşlarım şimdiye çoktan staj yaptıkları yerel gazetelerde kalmayı başarmışlardı. Bense 6 ay ülkemden uzak farklı kültürden insanlarla hem okuyup hem gezip, eğlenmiştim. 
 
Kimi zaman boşa kürek çektiğimi düşündüm. Çünkü İzmir’de varsa şayet öyle bir şansım gazetecilik yaptığımda yabancı dil bana fayda sağlamayacaktı. Nitekim yaşıtlarım ve bizden büyük basın sektöründeki abilerimiz, ablalarımız ingilizce ile bir yerlere gelmemişti.  İngilizce konuşmanın faydasını eski iş yerimde baya gördüm. Yine gazetecilikte işime yaramadı.  Ama şöyle bakıyorum artık, bakmaya da mecburum. Ne okursan, ne yaparsan, hepsi kendine. Evet belki hayallerimden uzaktayım ama boş hayaller kuran biri de olmadım hiç. Sadece elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Kendime ne katabilirim ona bakıyorum. Okumaya, dinlemeye, düşünmeye, izlemeye, gözlemlemeye devam… Bütün umutsuzluklara rağmen. “Maybe one day” diyerek… 
05/11/2019
Yorum yok

Alakalı haberler

Kaçırmamanız gereken diğer yazılar.
YAZILAR

Lise anılarım: bölümüm, hocalar, arkadaşlıklarım

04/02/2020
-
Tarafından gönderildi egedik

Geçtiğimiz aylarda bir anket yapmıştım. Üniversite anılarımı mı yazayım, lise anılarımı mı şeklinde. Çoğunluk üniversiteden yana oldu …

DEVAMINI OKU
04/02/2020
Tarafından gönderildi egedik
YAZILAR

Ocak ayını yarılarken: Çalışan Gazeteciler Günü, Baklava, Manasız Mesaj

15/01/2019
-
Tarafından gönderildi egedik

Yağmurlu bir İzmir günü yeniden arka balkon manzaralı çalışma masamın başına geçtim. Uyandığımda dışarı çıkmak için kararım kesindi …

DEVAMINI OKU
15/01/2019
Tarafından gönderildi egedik
YAZILAR

Hala tek ihtiyacınız olan şey sevgi / The Beatles

01/01/2019
-
Tarafından gönderildi egedik

Senin için vazgeçilmez müzik grupları neler diye sorsanız aklıma ilk gelen The Beatles olur. Peki madem bu grubu …

DEVAMINI OKU
01/01/2019
Tarafından gönderildi egedik
← ÖNCEKİ YAZI
Kullandığım En İyi Makyaj Süngeri
SONRAKİ YAZI →
2.YIL ÖZEL: Neyiz ve nerelerdeyiz?

Leave a Comment

Your feedback is valuable for us. Your email will not be published.
Cancel Reply

Please wait...
Submit Comment

Ş - EREN DEMİRKOL © TÜM HAKKI SAKLIDIR.
Üniversite anılarım: 5 sene nasıl geçti? - Ş.Eren Demirkol